Menü

23 Kasım 2014 Pazar

Portre Atölyesi - Ferican

Işık, fotoğraf çekerken ilk öğrendiğimiz konulardan biridir. Özellikle doğal ışıkta yapacağınız
çekimlerde tercih edilmesi gereken en güzel saat, tüm dünyada “golden hours” olarak bilinen altın
saat dediğimiz zaman dilimidir.

Gün doğumundan hemen sonraki ve günbatımından hemen önceki bu zaman dilimi, mevsime ve
coğrafi konuma göre farklılık gösterir. Altın saatlerin bu kadar önemli olmasının sebebi, güneş ışığı
alçak ve yakın konumda yandan gelerek fotoğrafta soft yani yumuşak bir etki yaratır. Güzel bir ışıkla
aydınlanan fotoğrafta sarı ışık sıcaklık hissi verirken fotoğrafın çekiciliği de artar.

Gün ortasında güneşin en tepede olduğu saatlerde oluşan sert gölgeler, fotoğrafın estetik, sıcak,
çekici ve soft olmasını engeller.

Altın saatlerin bir diğer avantajı da yandan gelen bu doğal ışıkta yaratıcılığınızı sonsuz kullanma
şansınız var. Bir fotoğrafçı olarak yaratıcılığınızı ve fotoğraflarınızla farkınızı ve özelliğinizi vurgulamak için bu fırsatı değerlendirebilirsiniz. Ayrıca portre çekimi dışında doğa, manzara veya obje çekimleri gibi değişik çekimler için de altın saat tercih edilebilir.

Sakın unutmayın altın saatin en önemli özelliği kısıtlı bir sürenizin olması. Acele edin, hızlı olun ama fotoğrafınızın kalitesinden ödün vermeyin.














30 Eylül 2014 Salı

Bodrum Gezisi

Bodrum merkezinde küçük bir gezintiye ne dersiniz?
Pek çok tatil beldesine oranla toplu taşımanın daha yaygın olduğu Bodrum’a tüm köylerinden özellikle yaz aylarında sık aralıklarla minibüs seferleri vardır. Biz de ekipmanı yüklenip atladık bir dolmuşa ve geldik Bodrum merkeze.

Bu tip gezilerde amaç, fotoğraf çekmek olunca ekipmanı taşımak için en pratik ve rahat yöntemi tercih etmek istiyorsunuz. Sırt çantası, bu açıdan hem çok kullanışlı hem de objektif çeşitliliği adına en iyi yöntem.

Bodrum merkezde son durak olan Otogar tarafında minibüsten indikten sonra şehrin kalabalığına karışmaya hazırız. Özellikle yaz aylarında, yerli yabancı turistlerin akın ettiği Bodrum, 24 saat hayatın hiç durmadığı, güzelliği ile gören herkesi kendine hayran bırakan büyüleyici, canlı, bambaşka bir dünyadır sanki.

Otogardan çarşının içine doğru yürüdüğünüzde hem denize hem belediyenin ve Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camii’nin olduğu şehir merkezine ulaşırsınız. Tam bir yol ağzı olan bu noktada yüzünüzü denize çevirdiğinizde, soldaki yol Tarihi Bodrum Kalesi’ne, sağdaki yol Bodrum Marina’ya, sol arkanızdaki yol ise Bodrum Çarşısı’na gider.

Biz deniz kenarına vardığımızda güneş batmaya hazırlanıyordu. Meydanda biraz ısınma turu niyetine ne görsek çekmeye başladık. Saat ışığın en güzel geldiği zamandı. Bu ışık şöleni içinde denizdeki yansımalar, bin bir renk geçişi derken biz de kendimizi bu akışa, ışığın büyülü dünyasına bıraktık.

Bu arada gözümüze upuzun bir iskele çarptı. Sağlı sollu yatlar, tekneler ve yelkenliler vardı. İskelenin ucuna kadar ilerleyip denize arkamızı dönünce Bodrum’u sanki denizin üstünden izliyormuşuz gibi hissettik. Gezinin bu anlarında tele objektif tercih ettim. Teknelerin detayları bir harikaydı. Aynı zamanda güneşin yavaş yavaş sarıdan turuncuya geçişi, denizi, tekneleri ve bembeyaz Bodrum evlerini sanki bir renk cümbüşüne boyadı. Bodrum’u Bodrum yapan görülmeye değer bir sahne.

Güneş yavaş yavaş veda ederken biz de turumuzu marina tarafına doğru kaydırdık. Solumuzda gezi tekneleri bizlere gün batımında güzel bir seyir imkanı sundu. Sağımızda ise restaurant ve barlar, akşamın olmasıyla hareketlenmeye başladı.

Sanırım ufak bir molayı hak ettik. Bodrum Kalesi’nin hemen yanında yer alan Bodrum Denizcilik Derneği’ne ait kafede yine yat ve tekne manzarası eşliğinde çayımızı yudumladık.
Ardından çarşı tarafına yöneldik ancak artık hava iyice kararmıştı. Bodrum Çarşısı ışıl ışıl bir yer. Bu sebepten makinalarımızdaki hassasiyet değerini arttırıp çarşının içinde de çekime devam ettik. Son durağımız Penguen Pastanesi’ydi.

Bodrum için tarihi mekanlardan biri sayılan ve Zeki Müren’in zamanında uğrak yeri olan Penguen’de,  özellikle hava karardıktan sonra, müthiş Kale manzarası eşliğinde enfes dondurmasının tadına mutlaka bakın. Biz tattık, midemizi renklendirdik ve bu keyifle Turgutreis’e doğru yola çıktık.  

















13 Eylül 2014 Cumartesi

Bozok Bebek

Mis kokulu, yumuk elli, bol yanaklı bir delikanlı daha dünyadaki yerini aldı. Anne ve babasının heyecanlı bekleyişinin sonunda aramıza hoşgeldin Bozok Bebek.

Doğum çekimleri her zaman mutluluk verir, insan yaşadığını hisseder. O heyecan seni de sarıp sarmalar. Çoğunlukla da çekim sonunda yüzünde bir gülümseme ile hastaneden ayrılırsın.

Doğum fotoğrafında amaç bu büyük buluşmayı an ve an kaydetmektir. Bebeğin doğduğu an, anne, babanın mutluluğu ve tüm ailenin sevinci, heyecanı derken baştan sona bir film gibidir. Bu duygu selinin adım adım her anını yakalamaya çalışırız. Ayrıca hastane odası detayları ve süslemeler de işin tuzu biberi...

Çoğunlukla anne ve baba, sonradan o güne ait pek çok detayı hatırlayamaz. Heyecandan her şey aklından uçar gider. Doğum fotoğraflarına baktıkça o özel gün zihninde yeniden canlansın isteriz.

Doğum belgeseli de diyebileceğimiz bu seri çekimler bebek doğduktan bir kaç hafta sonra ev çekimleri ile son bulur.









5 Eylül 2014 Cuma

Gümüşlük Gezisi - Bodrum

Gümüşlük yalı antik bir kent olan Myndos’un üstüne kurulmuştur. Pek çok tarihi eser barındıran bir
bölgedir ve de pek çok yer gibi buradaki eserler de yabancılar tarafından yağma edilmiştir. Şu an
Bodrum’un bir köyü olan Gümüşlük yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeridir. İsteyen antik kentin
kalıntıları arasında gezerken isteyenler de sahil kenarında bulunan restorantlarda balıklarını yiyebilir.
Gümüşlük’ün sahile yakın olan kısmına yalı tarafı derler. Yalı tarafı Ege kıyılarında karşılaşabileceğiniz
en ilginç koylardan bir tanesidir. İç kesimlerden sahile doğru inen yol koyun tam ortasına denk
gelir. Köyün girişinde yerel halkın tezgahlarının bulunduğu ufak bir çarşısı vardır. Zaten Gümüşlük
Yalı büyük bir yer olmadığı için çarşısı da kendisi gibi ufacık ama çok sevimli ve samimidir. İncik,
boncuk, heykel, resim gibi el sanatları ürünlerinin yanında ilginç hediyelik eşyalarla dolu olan
çarşıdan geçtikten sonra denizin mavisi bir anda karşınıza çıkar. Yol bu noktada ikiye ayrılır. Bir taraf
restorantların olduğu diğer taraf ise plajın olduğu kısımdır. Tam ortada ise belediye tarafından işletilen
kafe mevcuttur.

Biz fotoğraf çekimine restorantların olduğu taraftan başladık. Elimizde kocaman objektiflerimiz
ile kalabalığa karışmak oldukça zor oldu. Meraklı bakışları hiçe sayıp bize ilginç gelen detayları
objektifimize kaydetmeye başladık. Plaj tarafı da ufak kafe ve evlerin olduğu uzun bir sahil. Bu kafe
ve evlerin önünden denize girebilirsiniz. Burası Ege renklerini barındıran bir yer. Özellikle restorantlar
ve kafeler mavi, beyaz ve kırmızı başta olmak üzere rengarenkler. Bir yanda denizin mavisi bir yanda
batan güneşin yansımaları ile tam bir renk cümbüşü içinde çekimimizi gerçekleştirdik.

Bunun ardı sıra güneşi uğurlama vakti geldi. Bizde belediyenin kafesinde tost ve çay eşliğinde gün
batımını izledik. Keyifli bir çekimin ardından içilen çay, üstümüzdeki yorgunluğu bir nebzede olsa
atmamızı sağladı. Ardından plaj tarafına geçip güneşten arta kalanlardan çeşitli kareler yakaladık.











1 Eylül 2014 Pazartesi

Portre Atölyesi - Orhan

Portre atölyesinde en çok üzerinde durduğumuz konulardan biridir arka plan. Portre fotoğraflarında arka planın verdiği detaylar bazen modelin önüne geçebilmektedir. Olması gereken yani fotoğrafı beğenmemizi sağlayan ise fonun, modeli öne çıkarması hatta vurgulamasıdır.

Modeli eğer bir obje, eşya veya aksesuar ile çekecekseniz, avantajlısınız demektir. Çünkü amacımız modelin kişiliğini, ruh halini, ne iş ile uğraştığını ve özelliklerini yansıtabilmektir. Aksesuarlar da yardımcı oyuncu gibidir.

Arka planın rengi, parlaklığı, netliği ve ışığı, portre çekiminde öncelikli karar vermemiz gereken kriterler. Stüdyo ortamında bu kriterleri kendimiz ayarlayabildiğimiz için portre çekimi için iç mekanlar daha uygun ve kolay diyebiliriz. Yine de dış mekanda doğal fon ve doğal ışıkta çekim yapmanın keyfi başkadır.

Özellikle portre çekimlerinde fotoğrafa derinlik hissini veren de arka plandır.

Tüm otoritelerin portre çekimi için ortak kararı; arka planın flu olması modeli öne çıkarır ve fotoğrafın etkileyiciliğini artırır. Bu doğrudur. Ama bunun yanında fon rengi ile modelin kıyafetinin rengi, fon ile model arasındaki mesafe gibi detayları da unutmamak lazım. Özellikle arka planın gözü yoran, karışık desenli olması bile fotoğrafın etkileyiciliğini azaltır.

Tüm bu teknik diyebileceğimiz detaylardan sonra şunu söylemeliyim; modelinizle mutlaka önceden tanışın. Hem modeliniz hem de sizin için yapacağınız çekim çok daha keyifli, sonuçları da çok daha başarılı olacaktır.